Evren İnançoğlu, Kemal Baykallı ve Sertaç Sonan'dan oluşan Garip Zamanlar ekibi bu bölümde 2024 Oscar ödüllerini, aday olan ve kazanan filmleri, oyuncuları, yönetmenleri konuştular. Edebiyata ve romanlara daldılar, Kafka'yı ve Marquez'i tartıştılar. Dünya siyasetindeki popülizmi, Amerikan seçimlerini, Amerika'nın Tiktok'a yaptığı son çağrıyı incelediler. Elektrikli araçlardan, yapay zekadan ve Elon Musk'tan bahsettiler.

Garip Zamanlar podcastın bu bölümünde Evren İnançoğlu, Kemal Baykalli ve Sertaç Sonan, teknolojik gelişmeleri, yapay zekayı, Varufakis'in aktarımıyla tarihin geldiği aşamayı, Batı değerlerini, distopik bir çağın içinde Çin'i, Rusya'yı, Amerika'yı, küreselleşmeyi; sinemada BAFTA ödüllerini, yaz insanı kış insanı ikilemini konuştular.

Evren İnançoğlu, Kemal Baykallı ve Sertaç Sonan'ın hazırlayıp sunduğu Garip Zamanlar 7 Ocak 2014 tarihinde yayın hayatına başlamıştı. Gerek çevrim içi radyo programı gerekse podcast olarak devam eden yolculuklarının onuncu sene-i devriyesi nedeniyle Evren, Kemal ve Sertaç geçmişin bir muhasebesini yapıyorlar. Kemal'ın Türkçe bilmeyen konuğu Türkçe biliyor diye stüdyoya sokması, Evren'in dilinin sürçtüğü o efsane bölüm, Sertaç'ın ezber bozan çıkışları, programın dönüşümü, dünyanın değişimi ve 10 yıldır ekibi bir arada tutan bağ, tekmili birden onuncu yıl özel bölümünde.

Bir kere baştan söyleyelim. Çok keyifli bir program oldu. Melankoliye de değinildi ama nice keyifli anılarla birlikte ruh hallerinden sinemaya, Garip Zamanlar'ın eski bölümlerinden 2023 değerlendirmesine program su gibi aktı geçti. Programa damgasını vuran polemik ise 2023 yılının Booker ödülünü kimin kazandığı tartışmasıydı. Sonuç olarak ödülün hem Booker ödülü hem de Uluslararası Booker ödülü olarak iki farkli kategoride verildiği ortaya çıktı. 2014'te Evren İnançoğlu, Kemal Baykallı ve Sertaç Sonan'la başlayan Garip Zamanlar yolculuğu 10'unucu sene-i devriyesine bir ay daha yaklaşmış oldu.

Kısa bir yaz tatili arasından sonra Garip Zamanlar geri döndü. Sertaç Arjantin ve Latin Amerika gözlemlerini paylaştı, Evren adım adım Madrid'i anlattı, Kemal üçüncü Prag deneyiminden dem vurdu. Herkes bir yerlere gittikten sonra Lefkoşa'ya geri dönüp Barbie-Oppenheimer dualitesini konuştular. Hindistan Ay'a insan gönderdi. Muhabbet bitmedi, bir saate uzadı. Kemal editleyene kadar canını yedi. Evren İnançoğlu, Kemal Baykallı ve Sertaç Sonan ile Garip Zamanlar podcast formatında 42. bölüme ulaştı.

Mayıs ayını pass geçen Garip Zamanlar ekibi, bu bölümde dövmeyi (tatoo), mangayı ve alt kültürleri konuştular. Yerelden küresele vücutlarını bir kanvas gibi kullanan gençleri, Kıbrıs'ın kuzeyinde en çok satılan kitapların manga kitaplar olmasını, Evren'in ilk kitabı Oyalan Biraz'ı, Sertaç'ın yolsuzluk algısı raporunu ve Island Talks podcast istasyonundaki yeni programları olmasını masaya yatırdılar. Unutmadan döner dediğin ya Berlin'de yenilir ya Viyana'da! (Bkz:döner macht schöner.) Evren İnançoğlu, Kemal Baykallı ve Sertaç Sonan'ın hazırlayıp sunduğu Garip Zamanlar 41.bölüme ulaştı. Biz de kendilerine 41 kere maşallah diyoruz!

Gene mi dualite? Kelebek güzel de hamamböceği niye değil? Etiğin estetik kaygıları var mı? Kayıp bölümün gizemi. Alman Beyaz Gül hareket, Hans & Sophie Scholl, Japon yönetmenler ve Kurosawa, kötülüğün sıradanlığı, karamsarlıktan sıyrılmak için ipuçları, otorite, etik, vicdan ve iktidarların sonu. Evren İnançoğlu, Kemal Baykallı ve Sertaç Sonan Kıbrıs'tan podcast'lamaya devam ediyorlar.

Evren İnançoğlu, Kemal Baykallı ve Sertaç Sonan'ın hazırlayıp sunduğu Garip Zamanlar'ın bu bölümünde Sertaç, kutsal topraklara yaptığı seyahati, gözlemlerini, semavi dinlerin doğduğu coğrafyaya ziyaret edenlerin yaşadığı Kudüs sendromunu anlattı. Varoluşçu kaygılar, devlet baba otoritesi, insan doğasının vahşi hali ve programa ilişkin biçim sorgulamaları diğer konulardı.

Evren İnançoğlu, Kemal Baykallı ve Sertaç Sonan'ın hazırlayıp sunduğu Garip Zamanlar podcast'ta bu bölüm çok özel bir konuk var: Türk sinemasının en önemli isimlerinden, yapımcı, yönetmen, yazar ve akademisyen Derviş Zaim. Derviş Zaim'le yaşadığımız çağın tuhaflığını, sinemayı, edebiyatı, elbette ki filmlerini, Freud ve Jung'u, zombie filmi çekme olasılığını, Baba Zula'nın çıkışını, konularını nasıl belirlediğini, yeni kitap yazma ihtimalini, Kıbrıs'tan eserlerine neler kattığını, akademisyen olarak yeni nesillerle olan diyaloğunu ve Filler ve Çimen'in Kıbrıs galasında yaşadıklarını konuştular.